ABD Başkanı Donald Trump’ın ilk 100 günü… Neler yaptı? Halk ne kadar benimsedi?

ABD Başkanı Donald Trump, 20 Ocak tarihinde yemin ederek selefi Joe Biden’dan görevi devraldığı günden beri başta ABD olmak üzere tüm dünya çalkantılar içinde yolunu arıyor.
İkinci Başkanlık dönemine ‘fırtına’ gibi giren Trump, özellikle küresel ilişkiler ve ticari bağlar konularında yarım asırı aşmış sistemleri temelden yıkarak yeni bir gerçeklik yaratıyor.
Her güne ayrı bir ‘manşet’ haber
Trump’ın ikinci döneminin ilk 100 günü, Amerikan tarihinin en istikrarsızlaştırıcı günlerinden biri oldu. Rakiplerini, müttefiklerini ve hatta birçok kendi seçmenini şaşkına çeviren bir politika inşası, stratejik değişimler ve doğrudan saldırılar fırtınası; ilk 100 güne damga vurdu.
Trump, tüm devlet kurumlarını ve departmanlarını sekteye uğratan bir dizi emir ve genelge yayınladı. Grönland’ı zorla almakla, Panama Kanalı’nın kontrolünü ele geçirmekle ve Kanada’yı ilhak etmekle tehdit etti. Ukrayna lideri Zelenskiy ile kameralar karşısında modern diplomasi tarihinin en büyük skandalını yaratarak kavga etti. Avrupa’nın haberi olmadan Rusya lideri Vladimir Putin’le doğrudan görüştü.
Adalet Bakanlığı üzerindeki kontrolünü silah olarak kullanarak siyasi ‘düşmanlarının’ soruşturulmasını emretti. Yüz binden fazla federal çalışanın işine son vererek kamu hizmetlerinin büyük bir kısmını ortadan kaldırdı. Üniversiteler, medya kuruluşları, hukuk firmaları, müzeler gibi Amerikan yaşamının her alanındaki kurumlarla savaşa girdi. Harvard Üniversitesi’yle yaşanan gerginlik yargıda ve hala taze.
Şiddet eylemleri ve kışkırtıcı komplodan hüküm giyenler de dahil olmak üzere 6 Ocak Kongre Baskını saldırılarıyla bağlantılı olarak suçlanan her bir sanığı affetti ya da cezalarını hafifletti.
Vergi savaşları…
Küresel ekonomiyi yeniden şekillendirmeye çalışarak, piyasaları dibe vurduran kapsamlı bir gümrük vergileri dizisi başlatarak bir ticaret savaşını tetikledi.
Söz verdiği kitlesel sınır dışı etme programını başlatarak, göçmenleri bulma, gözaltına alma ve sınır dışı etme çabalarının bir parçası olarak IRS’den Posta Servisi’ne kadar hükümet genelinde kurumları harekete geçirdi. Bazılarını, 18. yüzyıldan kalma bir savaş hükmünü gerekçe göstererek, yasal süreç olmaksızın yabancı ülkelere gönderdi. Yönetimi yabancı öğrencileri sokaklardan topladı ve hoşuna gitmeyen konuşmalar yaptıkları için vizelerini ellerinden aldı. Bu öğrenciler içinde en öne çıkanlardan biri, Türk vatandaşı Rümeysa Öztürk.
Amerikalıları El Salvador’daki kötü şöhretli hapishaneye göndermekle tehdit etti.
Anayasa akademisyenleri, şoke eden şey, Trump’ın güçler birliğini baz alarak devleti şekillendirmeye çalışmasından ve topladığı gücü fütursuzca kullanmasından ‘şoke olduklarını’ belirtiyor.
Trump, Kongre’nin harcamalar ve dış ticaret üzerindeki anayasal yetkisini, ‘acil durum’ gerekçe göstererek talep etti. Bağımsız kurumlar üzerinde kontrol iddiasında bulundu ve Watergate sonrası kanunların uygulanmasına ve soruşturmalara siyasetin karışmasını önlemek için tasarlanan kuralları görmezden geldi.
Alt mahkemeler kendisine potansiyel olarak yasadışı hareketleri yavaşlatmasını ya da geri almasını emrettiğinde, zaman zaman onları görmezden geldi ya da kamuoyu önünde alay etti. Bir vakada, Yüksek Mahkeme kararına meydan okudu.
Eski Başkan Reagan’ın atadığı ve yüksek mahkeme dışındaki tartışmasız en etkili muhafazakar hukukçu olan Yargıç J. Harvie Wilkinson, bu mücadelede bir karar yayınlayarak, Yönetimin davranışının “hukukun üstünlüğünü kanunsuzluğa indirgeme ve farklı görüş ve inançlara sahip Amerikalıların her zaman savunduğu değerleri lekeleme” tehdidinde bulunduğunu söyledi.
Trump, görev süresinin ilk 100 gününü ‘dizginlenemez bir başarı’ olarak değerlendirdi. “Yaptığım şey tam da seçim kampanyamda üzerinde durduğum şey” diyor. Amerika Birleşik Devletleri’nin 45. ve 47. Başkanı Donald John Trump, sınır dışı etme ve gümrük vergilerinden Amerika’nın ittifaklarını yeniden yapılandırmaya ve çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık politikalarına saldırmaya kadar, Amerika’yı ve dünyadaki rolünü radikal bir şekilde yeniden şekillendirme vaatlerini yerine getiriyor.
Peşinden agresif bir şekilde gittiği sorunların çoğunu kendisi icat etmedi ve destekçileri bunları düzeltmek için her iki partiden seleflerinden daha fazlasını yaptığını söylüyor. Amerika’nın göçmenlik sistemi on yıllardır bozuktu; Trump’ın hamleleri yasadışı sınır geçişlerini yavaşlattı. Soğuk Savaş boyunca ABD’li stratejistler Avrupa ve Doğu Asya’daki askeri “bedavacılardan” yakındılar; Trump ise Almanya ve Japonya’nın kendilerinin ve komşularının ortak savunmasına daha fazla harcama yapmaları için daha önce hayal bile edilemeyen hamleleri tetikledi.
Çin, 2001 yılında Dünya Ticaret Örgütü’ne katılmasını, kendileriyle iş yapmak isteyenlere karşı on yıllarca süren bir saldırı başlatmak için kullandı; Trump’ın son gümrük vergileri, karşılık vermek için en agresif çabalardan. Trump, “Dünyada kredi istemeden ya da almadan daha fazla sorun çözdüm” diyor.
Üçüncü dönem aday olur mu?
Gündemdeki son konulardan biri de, Trump’ın 2028’de üçüncü dönem için aday olma isteği. Ancak Trump’ın önünde bir anayasa engeli var.
İki dönem sınırı geleneği 132 yıl boyunca gayri resmi olarak sürdürüldü. Franklin D. Roosevelt 1940’ta II. Dünya Savaşı nedeniyle üçüncü dönem için ve 1944 yılında dördüncü dönem için yeniden seçildi. 1951 yılında, ABD Anayasası’nın 22. maddesinde yapılan değişiklikle iki dönem sınırı resmen olarak tesis edildi.
Trump’ın bir kez daha aday olabilmesi mümkün gözükmüyor.
Halk ne kadar onaylıyor?
Ipsos tarafından yapılan yeni bir ankete göre Donald Trump, son 80 yıldaki Başkanlar arasında en düşük 100 günlük iş onayı oranına sahip.
Yine de ülkenin temel sorunlarıyla başa çıkma konusunda kendisine duyulan güven açısından Kongre’deki Demokratları geride bırakıyor.
Ankete katılanların yüzde 39’u Trump’ın Başkanlık görevini nasıl yürüttüğünü onayladığını söylerken, bu oran şubat ayına göre 6 puan düşük. Onaylamayanların oranı yüzde 55.
1945’ten bu yana yapılan anketlerde, görevinin 100. gününde bir Başkan için bir önceki en düşük onay oranı, Trump’ın 2017’de aldığı yüzde 42’lik orandı.
Belki de Trump’ı en çok tehdit eden şey, ekonomiyi düzeltme vaadi göz önüne alındığında, ekonomiye ilişkin olumsuz görüşlerin boyutu. Ankete katılanların yüzde 72’si Trump’ın ekonomi politikalarının kısa vadede bir resesyona yol açmasının çok ya da biraz muhtemel olduğunu düşündüklerini belirtiyor.
Yüzde 73’ü ekonominin kötü durumda olduğunu, yüzde 53’ü Trump göreve geldiğinden beri daha da kötüye gittiğini ve yüzde 41’i kendi mali durumlarının kötüleştiğini söyledi ki bu oran geçen yaz Başkan Joe Biden döneminde bunu söyleyenlerin sayısı kadar.
Yüzde 62’lik bir kesim, Trump’ın adayken frenleme sözü verdiği fiyatların yükseldiğini belirtiyor. Yüzde 71 ise Trump’ın gümrük tarifelerini fiyat enflasyonunda olumsuz bir faktör olarak gördüğünü söylüyor. Ankete katılanların sadece yüzde 31’i Trump’ın ekonominin uzun vadede daha güçlü bir temele oturacağı iddiasını kabul ettiğine inanıyor.
Olumsuz değerlendirmeler ekonominin ötesinde. Ankete katılanların yüzde 65’i Trump yönetiminin federal mahkeme kararlarına uymaktan kaçınmaya çalıştığını, yüzde 64’ü ise Başkanlık yetkilerini genişletmeye çalışırken çok ileri gittiğini savunuyor.
Yüzde 62’lik kesim ise Trump yönetiminin hukukun üstünlüğüne saygı duymadığını düşünüyor.
Yüzde 58 katılımcı ayrıca Başkan’ın hükümetin boyutunu ve rolünü azaltmak için çok fazla şey yapacağına dair endişelerini dile getiriyor, Başkan olarak yetkilerinin ötesinde gerekçesiz hareket ettiğini savunanların oranı yüzde 56 ve aynı oranda Trump yönetiminin vatandaşların hak ve özgürlüklerini koruma konusundaki kararlılığından şüphe duyuluyor.
Amerikalıların yüzde 57 ila yüzde 67’si bu ankette test edilen 7 konunun 6’sında Trump’ın performansını onaylamadıklarını söylerken, borsa dalgalanması, gümrük tarifeleri, dış ilişkiler ve genel olarak ekonomiyi ele alış biçimi de dahil olmak üzere her 10 kişiden en az 6’sı Trump’ın performansını onaylamadıklarını belirtiyor.
Yüzde 53’lük katılımcı, göç konusunu ele alışını onaylamadığını ifade ediyor.
Her 10 kişiden 6’sı ya da daha fazlası yönetimin çeşitli girişimlerine karşı olduklarını belirtirken, bu oran yüzde 77 ile tıbbi araştırmalar için federal fonların kesilmesine karşı çıkma oranıyla zirve yaptı.
Yüzde 70’i özel üniversitelerin işleyişinde federal hükümetin rolünün artırılmasına, yüzde 67’si doğuştan vatandaşlık hakkının sona erdirilmesine ve yüzde 66’sı Eğitim Bakanlığı’nın kapatılmasına karşı çıkıyor.
Göçmenlerin sınır dışı edilmesine karşı çıkma oranı yüzde 51 ile daha düşük. Buna ek olarak, üniversite yönetimi konusunda halk yüzde 66’ya yüzde 32 ile Harvard Üniversitesi’nin Trump yönetimine karşı yanında yer aldı.
Bir başka göstergede ise yüzde 57’lik bir kesim Trump’ın federal kurumları kapatma konusunda “çok ileri gittiğini” söylerken, hem federal çalışanları işten çıkarma hem de siyasi rakiplerine karşı harekete geçme konusunda da yüzde 56’lık bir kesim aynı görüşte.
Başkan için olumlu bir gelişme olarak, Trump döneminde federal hükümet genelinde israfın artmak yerine azaldığını düşünenlerin oranı yüzde 43.
Trump’ın hükümeti yeniden şekillendirmeye yönelik kapsamlı çabalarının gündeme getirdiği bir diğer soruda ise, yüzde 49’luk bir kesim Başkan’ın ülkeyi kuruluş ilkelerinden uzaklaştırdığını düşünürken, yüzde 34’lük bir kesim ise bu ilkelere yaklaştırdığını düşünmekte.
Onaylanmayan bir Başkan
Trump, Biden ile birlikte Başkan Harry Truman’a kadar uzanan en düşük Başkanlık kariyeri ortalamasına sahip.
Trump’ın görevdeki çalışmalarını “kesinlikle” onayladığını söyleyenlerin oranı ise sadece yüzde 21. Bu oran Trump’ın rekor seviyedeki en düşük oranı.
Trump’ın ana destek gruplarından biri olan üniversite eğitimi almamış beyaz erkeklerden aldığı onay oranı yüzde 54 ile ilk dönemindeki en düşük oranla aynı.
Bu durum, üniversite eğitimi almamış beyaz erkeklerin yüzde 43’ünün Trump döneminde ülke ekonomisinin daha da kötüye gittiğini ve üçte birinin de Trump’ın göreve gelmesinden bu yana maddi durumlarının daha da kötüleştiğini söylemesini yansıtıyor.
Trump ayrıca Demokratlar ve liberaller arasında da daha önceki en düşük onay oranlarına sahip.
Yine de Trump seçmenlerinin büyük çoğunluğunu elinde tutuyor.
Seçmen mutsuzsa da “Trump” diyor
Kasım ayında kendisine oy verenlerin sadece yüzde 6’sı şimdi pişman olduğunu söylerken, yüzde 94’ü bunun yapılacak en doğru şey olduğunu söyledi. (Trump’ın ilk döneminin bu noktasında seçmenlerin pişmanlık oranı yüzde 2 ile daha da düşüktü).
Partizanlığın bir başka göstergesi olarak, Cumhuriyetçilerin yüzde 83’ü Trump’ın görevdeki çalışmalarını onayladıklarını söylerken, Demokratların yüzde 93’ü ve bağımsızların yüzde 60’ı onaylamadıklarını belirtmiştir.
Aradaki fark ise Cumhuriyetçilerin yüzde 51’i Trump’ı kesinlikle onaylarken, Demokratların yüzde 85’i kesinlikle onaylamıyor. Bağımsızların yüzde 44’ü de kesinlikle onaylamıyor.
Trump’ın göçmenlik dışındaki bireysel konulardaki reytingleri de yerlerde sürünüyor.
Yüzde 67, borsadaki son çalkantıları ele alışını onaylamadıklarını söyledi.
S&P 500, Trump göreve geldiğinden bu yana yüzde 8,7 değer kaybetti.
Gümrük tarifeleri konusunda yüzde 64’ü onaylamadığını; hem genel ekonomi hem de ABD’nin diğer ülkelerle ilişkileri konusunda yüzde 61’i onaylamadığını; ortalama Amerikalıların çıkarlarını gözetme konusunda yüzde 58’i onaylamadığını; federal hükümeti yönetme konusunda ise yüzde 57’si onaylamadığını belirtmiştir.
Muhalefet daha da kötü
Trump için iyi haber ise Demokratların gözden düşmüş olması.
Halk, ülkenin temel sorunlarıyla başa çıkma konusunda Kongre’deki Demokratlara kıyasla Trump’a yüzde 37 oranında güvendiğini belirtiyor. İki partili hoşnutsuzluğun altını çizen yüzde 30’luk bir kesim ise her iki partiye de güvenmediğini belirtiyor.
Ayrıca, yüzde 60’lık bir kesim Trump’ın ülkedeki çoğu insanın kaygılarıyla bağı olmadığını söylerken, daha da fazlası, yüzde 69’luk bir kesim Demokrat Parti’nin de bağı olmadığını savunuyor. Cumhuriyetçi Parti’nin geneli için bu oran yüzde 64.
Mahkemelerle mücadelede Trump’ın desteği düşük
Hukuki mücadeleler konusunda ise halk, Trump yönetiminin ‘yargı müdahalesi’ suçlamalarını büyük ölçüde reddetti.
Katılımcıların yüzde 62’si federal yargıçların Trump’ın yetkilerine müdahale etmeye çalışmak yerine yasal yetkileri üzerindeki mevcut sınırları uygulamaya çalıştığını söyledi.
Halkın yüzde 67 gibi daha da büyük bir bölümü, federal yargıçların, insanlara zarar vereceğini ve muhtemelen yasadışı olduğunu düşündükleri bir yönetim politikasını; duruşma yapılana kadar bloke etme yetkisine sahip olması gerektiğini söyledi.
Hükümet kesintisi
Ankete katılanların yüzde 58’lik bir kesimi Trump’ın federal hükümetin boyutunu ve rolünü azaltmak için çok fazla şey yapacağından endişe duyduğunu ifade ediyor. Bu aslında Biden dönemindeki tutumların bir aynası olarak öne çıkıyor: Yüzde 59, hükümetin büyüklüğünü ve rolünü artırmak için çok fazla şey yapacağından endişe duyduklarını söylüyor.
Demokrat grubun yüzde 91’i Trump’ın hükümetin boyutunu ve rolünü küçültmek için çok fazla şey yapacağından endişe duyduğunu söylerken, Cumhuriyetçi grubun yüzde 26’sı aynı şeyi söyledi.
Dış ilişkiler ve Rusya
Bu anketin kapsadığı son alanda, katılımcılar yüzde 49’a yüzde 34 oranında Trump’ın ABD’nin dünyadaki liderliğini güçlendirmek yerine zayıflattığını düşündüklerini belirtiyor.
Hala olumsuz olsa da, bu oran Biden’ın 2022’de aynı soruda aldığı yüzde 48’lik sonuçtan daha iyi.
Rusya konusunda ise yüzde 46’lık bir kesim Trump’ın yaklaşımının fazla dostane olduğunu söylerken, yüzde 11’lik bir kesim fazla çatışmacı olduğunu, yüzde 40’lık bir kesim ise doğru olduğunu belirtmiştir. Bu oran Ocak 2017’de yapılan anketle benzerlik gösteriyor.
Trump Başkanlığı öncesinde Rusya-Ukrayna Savaşı’nı 24 saatte bitirebileceğini iddia etmiş, eğer bir önceki dönem Başkan olsaydı bu savaşın hiç çıkmayacağını söylemişti.
Rusya lideri Putin’i arayarak doğrudan görüşen, iki ülke arası normalleşme adımları atan ve süreçten Avrupa’yı çıkaran Trump, Beyaz Saray’ı ziyaret eden Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy ile kameralar önünde kavga etmişti.